İngiliz Galaxy Kitap Ödülü Sdhibi 007 YILIN YA/,ARI RICHARD

Transcription

İngiliz Galaxy Kitap Ödülü Sdhibi007 YILIN YA/,ARIRICHARDTANRI YANILGISI KİTABININ BESTSELLEBİLİM, YANILGI VE MUCİZE TU"Eğer son zam an lard a b ilim e dairyazılan şiirsel b ir m etin varsa, işte bu k itap odur.W A LL S T R E E T JO U R N A L

“Okumaya meraklı herkese ışıl ışıl parlayan dâhiyane coşkusuylaulaşmaya çalışacak kadar cömert olan, çekici ve büyüleyici zekâyasahip bir insanın eseri.”MELVYN BRAGG, OBSERVER“Keats, Newton’ı, gökkuşağındaki renklerin kökenini açıklayarakondaki tüm şiirselliği yok etmekle ve böylece onun gizemindekibüyüyü bozmakla suçlamıştı. Bu aydınlatıcı ve etkileyici kitaptaRichard Davvkins, Keats’ın fazlasıyla yanıldığını ortaya koyuyor vebilimsel anlayışın insanın yaratıcılığına nasıl esin kaynağı olduğunuve dünyadaki olağanüstülüğümüzün değerini nasıl artırdığını gözlerönüne seriyor. Gerçeğin, düşüncenin ve gelişen bilimin coşkusunave şahaneliğine dair zekice bir bildiri.”A. S. BYATT, DAILY TELEGRAPH, YILIN KİTAPLARI“Dawkins’in bilimsel konulardaki anlatım tarzı sadece bir zekâ ilacıdeğil. Daha çok bir rehabilitasyon merkezinde uzun süre kalmakgibi. Arınmış, düzelmiş ve fazlasıyla akıllanmış bir halde dışarıçıkıyorsunuz.”JOHN CAREY, SUNDAY TIMESDavvkins’e göre, Newton sayesinde gökkuşağında daha az değil,daha fazla şiirsellik vardır. Okuyucuyu konuya ısındırmak için,mucizeningökkuşaklarını bilimin diğer alanlarından dalgalandırıyor.ve sonra kendisi gibi olan bilim insanlarını burçlara, telepatiye,hayaletlere ve tanrılara inanmadıkları için hayal gücünden yoksunolmakla suçlayanlara olan öfkesini salıveriyor.MATT RIDLEY, SUNDAY TELEGRAPHNefis bir şekilde kaleme alınmış ve ilgi çekici, özgün fikirlerle dolu.Bilimle ilgilenenler için olmazsa olmaz bir metin.LEWIS WOLPERT, THE TIMES

RICHARDDAWKINSGÖKKUŞAĞINIÇÖZMEKBİLİM, YANILGI ve MUCİZE TUTKUSUUNWEAVING THE RAINBOWScience, Delusion and the Appetite for WonderÇevirenGül GreensladeISBN 978 - 9944 - 315 - 52 - 4

Copyright by Richard Dawkins.Ali rights reserved.Kitabın bütün hakları Richard Dawkins’e aittir. Yayınevimizkitabın Türkiye haklarını temsil etmektedir.Kitaptan tanıtım amacı ile yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının izniolmadan, hiçbir biçimde ve hiçbir yolla kitabın içeriğinin bir bölümü ya da tümüyeniden üretilemez ve dağıtılamaz.Baskı: Matsis Matbaa HizmetleriTel: 0212 624 2 111Sefaköy İstanbul Sertifika No: 14642ÇevirenGül GreensladeEditörB. Duygu ÖzpolatISBN978 - 9944 - 315 - 52 - 4BaskıMart 2012Kuzey Yayınlarıwww.kuzeyyayinlari.comPerpa Tic. Merk. B Blok K ıı Okmeydanı Şişli İstanbulSertifika no: 12121kitapla ilgili her türlü durumda bizimlekitap@kuzeyyayinlari.com adresinden iletişime geçebilirsiniz

Lalla için

YAZARRICHARD DAWKINSProfesör Clinton Richard Dawkins dünyaca ünlü, kitapları dünya ça pında milyonlarca satmış olan evrim biyoloğu ve yazardır. Nairobi’de1941 yılında doğmuş olan Dawkins, Oxford Üniversitesinde biyolo ji öğrenimi gördü. Ardından aynı yerde hayvan davranışları bilimiüzerine doktora tezini tamamladı. 1995 yılında bilimin halkça anla şılması için oluşturulmuş Oxford Üniversitesi Charles Simonyi kür süsünün başkanlığına getirildi. Britanya Kraliyet Bilim Topluluğuve Kraliyet Edebiyat Topluluğunun da üyesidir.Yazdığı ilk kitap olan Gen Bencildir (1976), Richard Davvkins’iüne kavuşturan ve yayımlandığı anda bestseller olan kitabıdır. Mo dern evrimci çalışmanın bir klasiği haline gelen bu kitabın ardın dan bir dizi çok satan kitap gelmiştir. Toplam 8 kitabın arkasındanyayınladığı Tanrı Yanılgısı isimli kitapla dünya çapında sansasyonyaratan Profesör Dawkins, aralarında 1987 Kraliyet Edebiyat Top luluğu ödülü, 1990 Kraliyet Topluluğu Micheal Faraday ödülü, 1997İnsan Biliminin İlerlemesi İçin Uluslararası Kozmos Ödülü, 2001Kistler Ödülü, 2001 Shakespeare ödülü ve 2007 Galaxy İngiliz KitapÖdülleri Yılın Yazarı ödülünün de olduğu sayısız onurlandırma veödülün de sahibidir.Haziran 2006’da İngiliz televizyonu Kanal Dört, RichardDawkins tarafından hem yazılan hem sunulan ve bu kitaptageliştirilen konuların bazılarını irdeleyen, Tüm KötülüklerinKökeni isimli iki belgesel yayınladı.

YAZARIN BÜTÜN KİTAPLARIGen Bencildir(The Selfish Gene)Genişletilmiş Fenotip(The Extended Phenotype)Kör Saatçi(The Blind Watchmaker)Cennetten Akan Irmak(River Ou t o f Eden)Olasüıksızlık Dağına Tırmanmak(Climhing Mount Improhable)Gökkuşağını Çözmek(Unweaving the Rainbow)Ataların Hikayesi(The Ancestor’s Tale)Bir Şeytan’m Papazı(A D evil’s Chaplain)Tanrı Yanılgısı(The God Delusion)Yeryüzündeki En Büyük Gösteri(The Greatest Show on Earth)YakındaMagic O fRealityNot: Kitabın bazı bölümlerinin anlaşılması için editör ve çevirmen çeşitlidipnotlar eklemiştir. Bu notların yazarın dipnotlarından ayrılması amacıile, editörün dipnotlarıedn ve çevirmenin dipnotlarıçevn ile sonlanmaktadır.

İÇERİKÖ n sö zııBölüm i :AŞİNALIKLARIN UYUŞTURUCU ETKİSİ19Bölüm 2:DÜKLERİN MİSAFİR ODASI35Bölüm 3:YILDIZLARDAKİ ÇUBUKKODLAR61Bölüm 4:HAVADAKİ ÇUBUKKODLAR89Bölüm 5:HUKUKTAKİ ÇUBUKKODLAR10 7Bölüm 6:PERİ MASALLARIYLA KANDIRMAK139Bölüm 7:ESRARENGİZİ ÇÖZMEK171Bölüm 8:Y üksek R omantîzmîn M uazzam Bulutlu Sİmgeler İ207Bölüm 9:BENCİL İŞBİRLİKÇİ239Bölüm 10:ÖLÜLERİN GENETİK KİTABI265Bölüm 11:DÜNYAYI YENİDEN ÖRMEK289Bölüm 12:Bey İn Balonu319

ÖNSÖZkitabımın yabancı bir yayımcısı, kitabın soğuk ve kasvet İlkli olarakgördüğü mesajından o denli rahatsızlık duymuş ki,okuduktan sonra üç gün uyuyamadığını itiraf etti. Başkaları banasabahları uyanmaya nasıl dayanabildiğimi sordular. Uzak bir ül keden bir öğretmen, bana bir öğrencisinin aynı kitabı okuduktansonra kendisine gözyaşları içinde geldiğini sitem ederek yazdı, çün kü kitap onu yaşamın boş ve amaçsız olduğuna inandırmış. Öğret men de ona bu nihilist kötümserliği diğerlerine de bulaştırmamasıiçin kitabı hiçbir arkadaşına göstermemesini önermiş. Buna ben zer bomboş bir yalnızlık, cansız ve mutsuz bir mesaj sunma suçla maları genelde bilime sık sık yöneltilir; ve bilim insanlarının bunuciddiye alması kolaydır. Meslekdaşım Peter Adams, kitabı “İkinciKanun”a (1984) bu şekilde başlar:Biz kaosun çocuklarıyız ve değişimin derin yapısı çürümedir. Kökte,yalnızca yozlaşma ve kaosun önüne geçilmez akışı vardır. Amaç kay bolmuştur ve geriye kalan yalnızca yöndür. Evrenin kalbine derindenve coşkusuzca bakarken kabul etmemiz gereken karamsarlık da iştebudur.Ama tatlılaştırılmış hatalı amaçlardan böylesi mutlak bir arınma;kozmik duygusallığın alaşağı edilmesinde böylesi takdire şayanbir çetinlik, kişisel umutların yitirilmesiyle asla karıştırılmamalı dır. Muhtemelen kozmosun nihaî kaderinde gerçekten de bir amaçmevcut değildir, ama hangimiz gerçekte yaşamsal umutlarımızı birşekilde kozmosun nihaî kaderine bağlarız ki? Aklımız başımızday sa hiçbirimiz bunu yapmayız. Hayatlarımız, her türlü yakın, sıcak,İnsanî tutkuların ve sezgilerin yönetimi altındadır. Bilimi, hayatıyaşanılır kılan sıcaklığı hayattan çalmakla suçlamak öylesine hatalı dır ve hem benim şahsi hissiyatıma hem de birçok bilim insanmınkine öylesine terstir ki, bu suçlama benim taşımakla ve yaymakla

ÖNSÖZsuçlandığım karamsarlığın içine neredeyse bizzat düşmeme sebepolmuştur. Ama bu kitapta, bilimdeki olağanüstülük anlayışına mü racaat ederek bu konuda daha olumlu bir cevap vermeyi deneyece ğim, çünkü bu dırdırcıların ve huysuzların neleri gözden kaçırdık larını düşünmek çok üzüntü verici. Yapmaya çalışacağım şey, mer hum Cari Sağanın çok iyi becerdiği şeylerden birisiydi ki bu yüzdenonu üzülerek özlüyoruz. Bilimin bize sunabileceği bu dehşet vericiolağanüstülük hissi, insan zihninin erişebileceği en yüksek dene yimlerden birisidir. Bu, müziğin ve şiirin bize sunabileceğinin eniyisiyle eşdeğer yoğun bir estetik tutkusudur. Gerçekten de bu, ha yatı yaşanmaya değer kılan şeylerden birisidir, ve hayatı yaşanmayadeğer kılmayı ancak, bizi yaşamak için sahip olduğumuz zamanınsınırlı olduğuna ikna ederek daha verimli bir şekilde başaracaktır.Kitabımın başlığı, Nevvton’ın gökkuşağını prizmatik renklereindirgemesinin ondaki tüm şiirselliği yok ettiğine inanan Keats’eaittir. Keats fazlasıyla yanılmıştı ve benim amacım, Keats’inkinebenzer bakış açılarına yönelmiş insanlara o bakış açılarının tersibir sonuca varabilmeleri için yol göstermektir. Bilim, yüce şiirsellikiçin bir esin kaynağıdır veyahut öyle olmalıdır; fakat bu savı eşde ğer kanıtlarla çürütebilecek yeteneğim yok ve bunun yerine şiirselolmayan bir ikna yöntemine başvurmak durumundayım. Bölüm lerdeki başlıklardan birkaçı Keats’ten alıntıdır, okuyucular (diğeryazarların yanı sıra) Keats’in yazılarından yaptığım bazı alıntılarıve onun yazılarına yaptığım göndermeleri farkedebilirler. Bu alıntıve göndermeler, kitabımda onun hassas dehâsına bir saygı ifadesiolarak bulunmaktadır. Keats, Newton'dan daha sevilesi bir insandıve onun gölgesi ben bu yazıyı kaleme alırken omzumun üzerindenbeni takip eden hayali bilirkişilerden birisiydi.Newton’un gökkuşağını çözmesi, bugün kozmos hakkında bildik lerimizin çoğunun kilit noktasını oluşturan spektroskopinin kapı larını açtı. Ve “Romantik” olarak adlandırılmaya layık herhangi birşairin, hayatı Einstein’m, Hubble’ın ve Hawking’in kavradığı şekil de kavradığı zaman, kalbinin hoplamaması zor olurdu. Bu kitap ta gökkuşağının doğasını Fraunhofer çizgilerinden (“YıldızlardakiÇubukkodlar1”) ve spektrumdaki geçişlerinden okuyacağız. Çubukı Çubukkod, Barkod kelimesinin yerine kullanılan TDK’nın önerdiği kelimedir,-ed.n.12 - Richard Davvkins

Önsözkodların görüntüsü bizi çok farklı, ama eşit oranda merak uyandı rıcı ses diyarlarına (“Havadaki Çubukkodlar”); ve oradan da bilimintoplumsal rolünün diğer yönlerini ifade edebilmemize imkân tanı yacak olan DNA parmak izi yöntemine (“Yargıdaki Çubukkodlar”)taşıyacak.Kitabın “Yanılgı” bölümü olarak adlandırdığım “Peri MasallarıylaKandırılmak” ve “Esrarengizi Çözmek” bölümlerindeyse, gökkuşaklarını savunan şairlerden daha yalın olarak, sadece gizemli şey lerden fazlaca zevk alan ve bu gizemin açıklaması yapıldığında ken disini aldatılmış hisseden alışılmış batıl inançlı vatandaşları konuedineceğim. Onlar iyi bir hayalet hikâyesi dinlemeye bayılan, nezaman en ufak bir tuhaflık meydana gelse aklı hemen hortlaklara yada mucizelere kayan insanlardır. Hamlet’in şu sözünü alıntılamakiçin hiçbir fırsatı kaçırmazlar:Cennette ve dünyada daha fazla şey vardır, Horatio,Senin felsefende hayal edilenden daha fazla.ve bilim insanlarının buna cevabı (“Evet, ama bunun üstünde çalışı yoruz”) onlarda hiçbir duygu uyandırmaz. Onlara göre iyi bir gize mi açıklamak, işin keyfini kaçırmaktır, tıpkı bazı Romantik şairle rin Newton’ın gökkuşağını açıklaması hakkında düşündükleri gibi.Skeptik (Şüpheci) dergisinin editörü olan Michael Shermer, ünlübir televizyon medyumunu herkesin önünde gülünç duruma düşürüşüne dair etkileyici bir hikâye anlatır. Adam sıradan sihirbazlıknumaraları yapıyor ve insanları kendisinin ölülerin ruhlarıyla ileti şime geçtiğini düşündürerek aptal yerine koyuyormuş. Ama izleyi ciler bu maskesi düşen şarlatana düşman kesilmek yerine doğruyuortaya çıkarana gözlerini çevirmiş ve insanların yanılsamalarını yokettiği için onu bu “münasebetsiz” tavrından dolayı suçlayan bir ka dına destek vermişler. Kadının, gözlerinin önündeki perde çekildiğiiçin müteşekkir olması gerektiğini düşünmüş olabilirsiniz, ama gö rünen o ki kadın perdenin gözleri üzerinde sımsıkı kalmasını yeğle miş. Açıklamalarına ulaşabilmek için hala uzun yollar kat etmemizgerekse bile her şeyin bir açıklamasının olduğu, insan önyargılarınakayıtsız ve düzenli bir evrenin; anlık, değişken büyülerle bezenmişbir evrenden daha güzel, daha harika bir yer olduğuna inanıyorum.Gökkuşağını Çözmek - 1 3

ÖNSÖZDoğaüstücülük, aslında gerçek bilimin beslemesi gereken haklıbir şiirsel merak duygusunun suiistimal edilmesi olarak adlandırı labilir. Bir diğer tehdit de “kötü şiirsellik” olarak adlandırılabilecekşeyden geliyor. “Yüksek Aşkın Devasa Esrarlı Sembolleri” isimli bö lüm, kötü ama şairane bilimin baştan çıkarıcılığına; yanıltıcı sözsanatının cazibesine karşı uyarılarda bulunuyor. Örnek vermek ge rekirse, hayalperest yazım tarzının Amerikan evrim anlayışında çokorantısız (ve bence talihsiz) bir etki bırakmasına sebep olan kendialanımdaki dikkate değer bir yazardan bahsettim. Ancak kitaptakihâkim hava, bilimin şiirsel güzelliği yönündedir ki elbette bununladizeler halinde kaleme alınan bilimi değil, şiirsel güzellik anlayışın dan esinlenen bilimi kastediyorum.Birbiriyle alakalı ama birbirinden farklı dört konudan bahsetti ğim son dört bölümde ise benden daha yetenekli olan şiirsel ilhamsahibi bilim insanları tarafından neler yapılabileceğini anlatmayaçalıştım. Genler, ne kadar “bencil” olsalar da, aynı zamanda (AdamSmith’çi bir anlayışa göre) “işbirliği içinde” olmalıdırlar (“BencilOrtak” bölümünün, Adam Smith’in bu konu hakkında olmasa damükemmelliğin kendisi hakkındaki bir sözüyle başlamasının se bebi de budur). Bir türün genleri, atalarımızın yaşadığı dünyanınbir açıklaması olarak düşünülebilir yani bir çeşit “Ölülerin GenetikKitabı” olarak. Benzer şekilde beyin, kafada sürekli yenilenen bir“Sanal Gerçeklik” kurarak “Dünyayı Yeniden Dokur”. “Aklın Balonu”bölümünde kendi türümüze ait en benzersiz özelliklerin kökenleri ni tartıştım ve en sonunda şiirsel dürtünün kendisindeki olağanüs tülüğe ve bu dürtünün evrimimizde oynamış olabileceği role geridöndüm.Bilgisayar programcılığı bizleri yeni Rönesans’a götürüyor, bu ala nın bazı yaratıcı dehaları hem hayırsever hem de kendi çaplarındabirer Rönesans insanıdır. 1995’te, Microsoft’tan Charles Simonyi,Oxford Üniversitesinde "Bilimin Halkça Anlaşılması” adlı yeni birkürsü oluşturdu ve o kürsüye ilk olarak ben atandım. Dr Simonyi’yeen çok, kendisinin önceden hiçbir ilişkisi olmayan bir üniversiteyegösterdiği ileri-görüşlü cömertliği için, ama aynı zamanda bilime veonun nasıl iletilmesi gerektiğine yönelik sahip olduğu yaratıcı bakışaçısından ötürü minnettarım. Bu özelliği, onun geleceğin Oxford’una yazdığı bildirisinde çok güzel bir şekilde görünmektedir (üni 1 4 - Richard Dawkins

ÖNSÖZversiteye yaptığı bağış daimi bir bağıştır, ama kendisi karakteristikolarak hukuksal dilin temkinli sığlığından kaçınmıştır) ve benimatanmamdan sonra kendisiyle arkadaşlığımızdan dolayı zaman za man bu konular üzerine konuşmuşluğumuz olmuştur. GökkuşağınıÇözmek, benim bu konuşmalara katkım ve Profesör Simonyi’ninbeni atadığı mevki için bir açılış konuşması olarak da görülebilir.Ve eğer “açılış konuşması”, işteki iki yılımın ardından kulağa birazuygunsuz bir ifade olarak geliyorsa, belki de yazının gidişatını de ğiştirip Keats’den yine bir alıntı yapmalıyım:Böylece dostum Charles, tastamam anlayabilirsinNeden tek bir satır dahi yazmadığımı sana:Çünkü özgür ve arı değillerdi fikirlerim,Ve çok az uyumluydular, sıradan bir kulağa konuk olmaya.Yine de, üretilmesinin bir gazete makalesi ya da bir konferanskonuşmasından daha uzun sürmesi kitabın doğasında var olan birşeydir. Oluşum sürecinde bu kitap, yan ürün olarak birkaç tane ma kale ve konferans doğurdu, hatta televizyon programları da. Oku yucuların yazıdaki bazı paragrafları orada burada görüp hatırlamaihtimallerine karşın tüm bunlardan şimdi biraz bahsetmeliyim.“Gökkuşağını Çözmek” başlığını ve Keats’m Newton’a saygısızlığı te masını aleni olarak ilk kez, Snovv’un eski okulu olan Cambridge’deki Christ’s College’a 1997 senesinde C.P Snow Konferansını ver mek için davet edildiğimde kullandım. Her ne kadar Snovv’un “İkiKültür’ünün teması kitabımın zeminini teşkil etmese de aralarındaaçık bir bağ vardır. Hatta ve hatta, bana farklı bir rolle, yani yayın cı temsilcim olarak yardımlarda bulunmuş olan John Brockman’ın“Üçüncü Kültür”üyle de. Altbaşlığı olan “Bilim, Yanılgı ve MucizeTutkusu”, 1996’daki Richard Dimbleby Konferansımın başlığıydı.Önceki taslaktaki bazı paragraflar BBC’nin yayınladığı konferanstayer aldı. Ayrıca 1996’da, Kanal 4’te bir saatlik “Bilim Engelini Aş mak” isimli bir TV belgeseli sundum. Bu, bilimin kültür içindekiyeri temalı bir belgeseldi, yapımcı John Gau ve yönetmen SimonRaikes ile konuşmalarım sırasında gelişen artçıl fikirlerden bazılarıbu kitaba etkide bulunmuştur. Kitabımdaki bazı parçaları, 1998’deLondra Kraliçe Elizabeth Salonunda verdiğim konferansta (BBCRadyo 3 konferansımı “Yüzyılı Seslendirmek” adı altında yayınla Gökkuşağını Çözmek - 1 5

ÖNSÖZdı) toplamıştım. (Konferansımın başlığı olan “Bilim ve Duyarlılık”için eşime teşekkür ediyorum ve bu başlığın en olmayacak yerde,bir süpermarket dergisinde izinsiz kullanılmış olmasına ne diyece ğimi gerçekten bilmiyorum.) Kitaptaki paragrafları aynı zamandaIndependent, Sunday Times ve Observer gazetelerinin yayınladığımakalelerde de kullanmıştım. 1997 Uluslararası Kozmos Ödülü ileonurlandırıldığımda, hem Tokyo’da hem de Osaka’da verilen ödüllükonferansım için “Bencil İşbirlikçi” başlığını seçmiştim. Aynı başlı ğı taşıyan dokuzuncu bölümde bu konferansın parçaları üzerindeyeniden çalışıldı ve parçalar daha genişletildi. Birinci bölümün par çaları Kraliyet Kurumu Noel Konferanslarımda yer aldı.Michael Rodgers’ın, John Catalano’nun ve Lord Birkett’in ilktaslağa olan yapıcı eleştirilerinin kitaba fazlasıyla faydası dokundu.Michael Birkett benim ideal beceriklilikteki yardımcımdı. Kendisi nin bilgece anlayışı, eleştirel yorumlarını okumamı bir zevk halinegetiriyor. Michael Rodgers ilk üç kitabımın editörüydü, benim is teğim ve kendisinin cömertliği üzerine kendisi aynı zamanda sonüç kitabımda da önemli bir rol oynadı. John Catalano’ya sadece ki tabıma olan yararlı yorumları için değil, www.spacelab.net/ catalj/home.html için de teşekkür etmek isterim ki kendisinin (benimlehiçbir ilgisi olmayan) mükemmelliği bu sayfayı ziyaret eden herkesiçin aşikâr olacaktır. Penguin ve Houghton Mifflin yayınevlerininsaygıdeğer editörleri Stefan McGrath ve John Radziewicz, bana kar şı sabırlı bir destek gösterdiler ve fazlasıyla değer verdiğim edebitavsiyelerde bulundular. Sally Holloway son düzenleme ve baskı ya hazırlama evresinde yorulmak bilmez ve içten bir şekilde çalış tı. Ayrıca Ingrid Thomas, Bridget Muskett, James Randi, NicholasDavies, Daniel Dennett, Mark Ridley, Alan Grafen, Juliet Dawkins,Anthony Nuttall ve John Batchelor’a da teşekkürlerimi sunarım.Eşim, Lalla Ward, kitabımın çeşitli taslak aşamalarındaki bölüm leri defalarca eleştirdi ve her okumasında dil ve dilin ritmi konusun da sahip olduğu hassas aktör kulağından faydalanmamı sağladı. Nezaman şüpheye düşsem o bu kitaba inandı. Onun ileri görüşlülüğübu kitabın bir bütün halinde kalmasını sağladı, onun yardımı vedesteği olmadan bunu başaramazdım. Kitabımı ona adıyorum.16 - Richard Davvkins

BOLUM ıAŞİNALIKLARINUYUŞTURUCUETKİSİYaşamak, yeterince büyük bir mucizedir.M ERVYN PEAKE,The Glassblower (1950)

MCHARbHakkında yüzlerce kitapyazılan 8 ay çoksatanlarlistesinin tepesindekalan, dünya çapında 2milyondan fazla satılankitap!Bu kitapta Dawkins,doğaüstü biryaratıcının neredeysekesin olarakolm adığını ve insansuretinde bir Tanrınınyanılgı o ld u ğ u n utartışıyor."Dünyayı bir kez dahayıkayan köpüklü bir boşinanç gelgitine karşı, bütünhayatı boyunca hayatınkendisinin zor ve muhteşemsebebini kanıtlayan büyük birbilim adamından, fevkaladesavaşçı bir atak."Johann Hari, İndependcnt'ifflSUımT A N R I Y A N IL G IS"m 2 0 0 7 İngiliz G a la xy Yılın Edebiyat Yazarı ödüllü. K ö r Saatçve G e n Bencildir kitaplarının yazarı R ichard Davvkins'terbir başyapıtw w w .k u ze yya yin la ri.co m / ?K O D T A I'

BÖLÜM ı: AŞİNALIKLARIN UYUŞTURUCU ETKİSİ ve bu bizleri şanslı kılıyor. Çoğu insan hiçbir şekildeÖ leceğizölmeyecek çünkü onlar hiçbir zaman doğmayacaklar. Bu rada, benim yaşadığım yerde olabilecekken gerçekte gün ışığını hiç bir zaman göremeyecek olması muhtemel insanlar, Arabistan’dakikum tanelerinden daha fazladır. Doğmamış bu hayaletler arasındakesinlikle Keats’ten daha yüce şairler, Newton’dan daha büyük bi lim insanları vardır. Bunu biliyoruz zira DNA’mızın elverdiği olasıinsanlar kümesi, gerçekte yaşayan insanların kümesini büyük ölçü de aşar. Tüm bu şaşırtıcı olasılıklara rağmen mevcut olan şey, tümsıradanlığımızla, ben ve siz, yani bizleriz.Ahlak eğitmenleri ve ilahiyatçılar, gebeliğin gerçekleştiği zamana,onu ruhun varoluşunun başlangıcı görerek, çok fazla anlam yükler ler. Eğer benim gibi siz de bu tür lafları anlamsız buluyorsanız, bilinki yine de doğumunuzdan dokuz ay önce yaşanan özel bir anı birey sel talihinizdeki en belirleyici olay olarak kabul etmek durumun dasınız. Bu an, bilincinizin, bir saniye önce olduğundan bir andatrilyonlarca kez daha öngörülebilir hale geldiği andır. Muhakkak,var olmayı başarmış olan embriyo halinizin hala aşması gereken birsürü engel vardır. Var olmayı başarmış birçok fetüs, daha annelerionlara hamile olduğunun farkına varmadan gerçekleşen erken birdüşükle yok olur ve hepimiz bu şekilde yok olmadığımız için şanslı yız. Ayrıca, (döllenme anından sonra ayrılan) tek yumurta ikizlerin den de bildiğimiz üzere, bireysel kimliği belirleyen etkenler sadecegenlerden ibaret değildir. Yine de, belli bir sperm hücresinin bellibir yumurtaya giriş anı, geçmişinize dönüp baktığınızda, baş dön dürücü eşsizlikte bir andır. İşte o an, birey haline gelme ihtimaliniz,astronomik sayılardan tek haneli rakamlara düşmüştür.Piyango, daha biz rahme düşmeden önce başlar. Anne babanızbirbirlerini bulmalıydılar ve ikisinin de doğumu en az sizinki kadardüşük olasılıklardaydı. Ve daha da geri gidersek dede ve nineleriniz,onların anne-babaları, derken düşünemeyeceğimiz kadar eski ne siller. Desmond Morris, otobiyografisi olan “Hayvan Günleri’”ne(Animal Days, 1979) şu oldukça göze çarpan satırlarla başlar:Her şeyi Napolyon başlattı. Eğer o olmasaydı, burada oturup bu sa tırları yazıyor olmazdım . çünkü büyük büyük dedemin yani JamesMorris’in kolunun kopmasına sebep olan, ve ailemizin tarihindekitüm gidişatı değiştiren şey, Napolyon’un Yarımada Savaşında atılantop güllelerinden birisiydi.Gökkuşağını Çözmek - 21

Morris bizlere atalarının başına gelen zoraki kariyer değişiminin,nasıl olup da kendisinin doğabilimine ilgisiyle sonuçlanan türlüdolaylı etkide bulunduğunu anlatır. Ama bu kadar dert etmesinegerek yok. Burada en ufak şüphe söz konusu değil. Elbette ki va roluşunu Napolyon’a borçludur. Ben de öyleyim, siz de öylesiniz.Napolyon’un; Desmond’un, sizin ya da benim kaderimizi mühür lemek için James Morris’in kolunu vurmasına gerek yoktu. SadeceNapolyon’un değil en sıradan Ortaçağ köylüsünün bile, başka birşeyi değiştiren bir şeye etkide bulunması ve böyle uzun bir olaylarzincirinden sonra olası atalarınızdan birisinin sizin atanız değil de,bir başkasının atası haline gelmesine sebep olmasını sağlamak içinhapşırması yeterlidir. “Kaos teorisi”nden ya da o çok gözde “karma şıklık teorisi’ nden değil, sadece basit bir sebep sonuç ilişkisindenbahsediyorum. Varlığımızın asılı durduğu tarihsel olaylar örgüsü,büyüleyici bir şekilde zariftir.Bizim için bilinmez olan zamanın esnekliğiyle kıyaslandığında kra lım, yeryüzündeki insanların mevcut yaşamı, kışın, komutanlarınızve bakanlarınızla oturduğunuz köşk boyunca bir serçenin uçuşu gi bidir. Bir kapıdan girer ve öbüründen çıkar, içerideyken kışın fırtına ları dokunmaz ona; ama bu durgunluğun kısa mühleti bir anda sonaerer ve serçe dönüverir içinden geldiği kışa, kaybolur gözünüzünönünden. İnsan hayatı da böyledir ve ne olacağı bizden sonrasında,ya da ne olduğu bizden önce, bütünüyle cahiliz bu konularda.VEN ERABLE BED E,İngiliz Kilisesi ve Halkının Tarihi(A History o f the English Church and People, 731)Şanslı olduğumuz bir başka konu da budur. Evren, yüz milyon asır dan daha yaşlıdır. Kıyaslanabilir bir zaman içerisinde güneş şişerekbir kırmızı dev haline gelecek ve dünyayı yutup yok edecektir. Ge çirdiği ya da zamanı geldiğinde geçirmiş olacağı yüz milyon yıllıkasırların hepsi, onun için “mevcut asır”dır, “bugün”dür. İlginç birşekilde bazı fizikçiler, “hareket eden zaman” fikrini, denklemlerin de uygun bir yer bulamadıkları öznel bir durum olarak tanımlaya rak reddederler. Ama benim ortaya koyduğum şey öznel bir argü man. Bana ve tahminimce size de hissettirdiği şey; anın, geçmişten22 - Richard Davvkins

BÖLÜM ı: AŞİNALIKLARIN UYUŞTURUCU ETKİSİgeleceğe, zamanın devasa cetvelinin üzerinde adım adım yol alanufak bir sahne ışığı gibi hareket ettiğidir. Işığın ardında kalan herşey karanlıktadır; ölü geçmişin karanlığında. Işığın önünde olan herşey ise bilinmeyen geleceğin karanlığındadır. Sizin yaşadığınız ça ğın bu ışığın altında olma ihtimali, gelişigüzel fırlatılan bir çeyrekliğin New York - San Fransisco yolu üzerinde bir yerlerde sürünenbelli bir karıncanın üzerine düşmesi ihtimaliyle aynıdır. Başka birdeyişle, ölü olmanız çok ama çok yüksek bir ihtimaldir.Bu ihtimallere rağmen, fark etmiş olmalısınız, aslında ölü değilhayattasınız. Işığın çoktan üzerinden geçtiği insanlar ve ışığın he nüz ulaşmadığı insanlar herhangi bir kitap okuyabilecek durumdadeğildirler. Ben de, bir kitap yazabilecek durumda olduğum içinaynı derecede şanslıyım, her ne kadar siz bu satırları okurken budurumda olamama ihtimalim olsa da. Aslına bakarsanız, siz bu sa tırları okurken ben ölmüş olmayı umuyorum. Beni yanlış anlama yın. Hayatı seviyorum ve uzun bir zaman daha yaşama devam etmeumudu taşıyorum, ama her yazar, eserlerinin olabilecek en genişokur kitlesine ulaşmasını ister. Gelecekteki insanların toplamı bü yük ihtimalle benim zamanımdakilerin toplamından fazla olacakgibi gözüktüğünden, siz bu satırları okurken ölmüş olmayı arzula madan edemiyorum. Şakayı bir kenara bırakacak olursak, kitabı mın bu baskısının tükenmesi şimdilik yalnızca bir umuttan ibaret.Ama yazarken anladığım şey şu ki ben yaşadığım için şanslıyım, sizde öyle.Yaşam biçimimiz için tam anlamıyla mükemmel bir gezegen de yaşıyoruz: çok sıcak ve çok soğuk olmayan, nazik gün ışığındagüneşlenen, tatlı sularla dolu; nazikçe dönen, yeşil ve altın renklihasat şenlikleriyle dolu bir gezegen. Evet, ne yazık ki, çöller ve gece kondular da var; açlık ve acı verici bir sefillik de bulunmakta. Amadünyamızı diğer gezegenlerle yarıştırırsak, birçok gezegene kıyaslaburası cennet ve yeryüzünün kimi kesimleri, hâlâ, bütün kıstaslaragöre bir cennet. Rasgele seçilen bir gezegenin tüm bu nazik özellik lere sahip olma ihtimali nedir? En iyimser hesaplamaya göre dahibu ihtimal bir milyonda birden daha azdır.Uzak dünyaların birinden gelen, uyuyan kâşiflerle yani derindondurulmuş ve sömürgeci olmaya niyetli kişilerle dolu bir uzaygemisi düşünün. Belki de bu gemi, dinozorları öldüren göktaşı gibidurdurulamaz bir göktaşı kendi gezegenlerine çarpmadan önceGökkuşağını Çözmek - 2 3

orada yaşayan türleri kurtarmak gibi umutsuz bir görev üstlenmiş.Yolcular, uzay gemisinin yaşama uygun bir gezegene rast gelmesiihtimalini ciddi ciddi hesaplayarak derin dondurucuya girmişler.Eğer bir milyon gezegenden biri yaşanmaya en uygun olanıysa vebir yıldızdan öbürüne seyahat etmek asırlar sürüyorsa; uzay gemi sinin, uyuyan yolcuları için bırakın güvenliyi, vasat bir sığınak dahibulmak maalesef pek mümkün görünmüyor.Ama o geminin robot pilotunun, tahayyül bile edilemeyecek ka dar şanslı çıktığını düşünün. Milyonlarca yıldan sonra gemi, yaşamsürdürülebilecek bir gezegen buluyor; ılıman iklimli, sıcak yıldız lıklarıyla yıkanan, oksijen ve suyla tazelenen bir gezegen. Yolcularyani Rip Van VVıkle’lar1, sendeleyerek ışığa uyanıyorlar. Milyonlar ca yıllık uykudan sonra bulundukları yer tamamen yeni, verimlibir küre; taze çayırlarla, ışıl ışıl nehirler ve şelalelerle yemyeşil birgezegen; gezegenin yabancı yeşil bolluğundan fırlayıp çıkan canlı larla dolu bir yer. Yolcularımız, büyülenmiş, aptallaşmış bir şekildeyaşadıkları bu alışılmadık duygulara ya da şanslarına inanamaz birhalde yürüyorlar.Dediğim gibi, bu hikâye hiçbir şekilde gerçekleşemeyecek, çokama çok fazla şans gerektiriyor. Böyle olduğu halde, bu her biri mizin başına gelen şeyin ta kendisi değil mi? Yüzlerce milyon yıl lık uykumuzdan sonra, tüm astronomik ihtimallere karşın uyan dık. Kuşkusuz buraya bir uzay gemisiyle gelmedik, doğarak geldik;ve Dünyaya bilinçli bir şekilde fırlamadık, bebekliğimiz boyuncaadım adım bir bilinç kazandık. Dünyamızı aniden keşfetmek yeri ne yavaşça kavrıyor oluşumuz ondaki mucizeyi eksiltmemeli.Tabi ki ben arabayı atın önüne koşarak, şans olgusu üzerindenbazı numaralar yapıyorum. Yaşam türümüzün kendisini, sıcaklığın,yağış miktarının ve diğer her şeyin olması gerektiği gibi doğru ol duğu bir gezegende bulması kazara olan bir şey değil. Eğer gezegenbaşka tür bir yaşam için uygun olsaydı, burada evrilen şey o yaşamtürü olurdu. Ama bizler, bireyler olarak, yine de fazlasıyla kutsan mışız. İmtiyazlıyız ve bu sadece gezegenimizin keyfini çıkarabilmekaçısından değil. Dahası bizler, gözlerimizin neden açık olduğunu vebu gözler sonsuza dek kapanmadan önce geçen kısa zamanda gör düklerimizi neden görebildiğimizi anlama fırsatına sahibiz.ı Dağda sihirli bir içki içtikten sonra 20 yıl uyuyan ve kasabasına geri dönünce herşeyin değiştiğini gören bir hikâye kahramanı.http://tr.wikipedia.org/wiki/Rip Van Winkle -ed.n.24 - Richard Dawkins

BÖLÜM ı: AŞİNALIKLARIN UYUŞTURUCU ETKİSİİşte burada, bence, sürekli olarak bilimin ne işe yaradığını soranşu yarım akıllı bencillere verilebilecek en güzel yanıt durmaktadır.Kaynağı belirsiz şu efsanevi yazıların birinde; Micheal Faraday’a,bilimin ne işe yaradığı sorusu yöneltilmiş. “Beyefendi,” demiş Faraday, “yeni doğmuş bir çocuk ne işe yarar?” Faraday’ın (ya da Benjamin Franklin, ya da her kimse) anlatmak istediği şey açıkça şudur,bir bebek bugün hiçbir işe yaramayabilir, ama gelecek için büyükbir potansiyel taşır. Bugünlerde onun bu cevapla başka bir şeyidaha anlatmak istediğini düşünmekten keyif alıyorum: Eğer yaptı ğı tek şey yaşamına devam etmeye çalışmaksa, bir bebeği dünyayagetirmek ne işe yarar? Eğer her şey ne kadar “işe yarar” olduğuyla(diğer bir ifadeyle hayatta kalabilmek için ne kadar işe yaradığıy la) değerlendirilecekse, bir kısır döngüyle yüzleşmek durumundakalırız. Bundan daha fazlası olmalı. Hayatın en azından bir bölü münün sadece hayatın sona ermesini engellemeye değil, o hayatıyaşamaya da adanması gerekir. Bu, halktan alınan vergilerin sanataharcanması

RICHARD DAWKINS Profesör Clinton Richard Dawkins dünyaca ünlü, kitapları dünya ça pında milyonlarca satmış olan evrim biyoloğu ve yazardır. Nairobi’de 1941 yılında doğmuş olan Dawkins, Oxford Üniversitesinde biyolo ji öğren