Kolektif Kitap -63 - ForuQ

Transcription

Kolektif Kitap -63İnceleme -8Hayvanlardan Tanrılara: Sapiensİnsan Türünün Kısa Bir TarihiÖzgün Adı: SapiensA Brief History of Humankind Yuval Noah Harari, 2012 Türkçesi: Ertuğrul Genç, 2015 Kolektif Kitap, 2015ISBN: 978-605-5029-35-7Yayına Hazırlayan: Cihan KaraSon Okuma: Serpil IşıldarSayfa Düzeni: Kolektif TasarımKapak Resmi: Viktor Vasnetsov, 1883Kapak Tasarımı: Deniz Akkol2. Baskı, Mart 2015, İstanbulSertifika No: 25574Baskı ve Cilt: Berdan MatbaacılıkGüven Sanayi Sitesi C Blok No:215-216Topkapı, İstanbul 0212 613 11 12Sertifika No: 12491Kolektif Kitap Bilişim ve Tasarım Ltd. Şti.Caferağa Mah. Sarraf Ali Sok. Eren Apt.No: 26/1 Kadıköy, İstanbulwww.kolektifkitap.com info@kolektifkitap.comT: 0216 337 05 18 F: 0216 337 03 18Bu kitabın hakları The Deborah Harris ve AnatolialitTelif Hakları Ajansı aracılığıyla alınmıştır.Yayıncının izni olmaksızın elektronik ya damekanik herhangi bir yolla çoğaltılamazve iletilemez. Tüm hakları saklıdır.

HAYVANLARDANTANRILARASAPIENSİnsan Türünün Kısa Bir TarihiYuval Noah HarariTürkçesi: Ertuğrul Genç

Babam Shlomo Harari'nin Sevgi Dolu Hatırasına

TeşekkürTavsiyeleri ve yardımları için S arai A haroni, D orit A haronov, A mos Avisar, TzafrirBarzilai, N oah Beninga, Tirza Eisenberg, A mir Fink, Benjamin Z. Kedar, Yossi MaureyEyal Miller, S hmuel Rosner, Rami Rotholz, O fer S teini , Michael S henkar, Guy Zaslavskve Kudüs'teki Hebrew Üniversitesi D ünya Tarihi programındaki tüm öğrenciler veöğretim üyelerine teşekkür ederim.Özel teşekkürlerim, bana "büyük resme bakmayı" öğre iği için J ared D iamond'a,bana bu hikayeyi yazma ilhamını verdiği için D iego Holstein'a ve bu hikayeyi etrafaduyurduğu için Deborah Harris'e.

I. KISIMBİLİŞSEL DEVRİMGörsel 1: Yaklaşık 30 bin yıl önce güney Fransa'daki Chauvet-Pont d'Arc Mağarasının duvarında görülen bir insan el izi.Biri "Ben buradaydım!" demek istemiş.

1Önemsiz Bir HayvanYAKLAŞIK 13,5 M İLYAR YIL ÖNCE,BigBang olarak adlandırdığımız bir şeyle madde, enerji,zaman ve uzay ortaya çıktı. Evrenimizin bu temel özelliklerinin hikayesine fizik diyoruz.Bunların ortaya çıkışından yaklaşık 300 bin yıl sonra madde ve enerji, atom adınıverdiğimiz daha karmaşık yapılar ortaya çıkardılar, bunlar da zamanla birleşerekmolekülleri oluşturdu. Atomların, moleküllerin ve aralarındaki etkileşimin hikayesinekimya diyoruz.Yaklaşık 3,8 milyar yıl önce, D ünya adı verilen gezegende, bazı moleküller organizmaadı verilen oldukça geniş ve karmaşık yapılar oluşturdu. O rganizmaların hikayesinebiyoloji diyoruz.Yaklaşık 70 bin yıl önce Homo sapiens'e ait organizmalar, kültür adını verdiğimiz dahada karmaşık yapılar oluşturdular. Bunu takip eden insan kültürlerinin gelişimine tarihdiyoruz.Tarihin akışını üç önemli devrim şekillendirdi: Yaklaşık 70 bin yıl önce başlayanBilişsel D evrim, 12 bin yıl önce bunu hızlandıran Tarım D evrimi ve tarihi sona erdiripbambaşka bir şeyi başlatabilecek yalnızca 5 bin yıl önce başlayan Bilimsel D evrim. Bukitap, bu üç devrimin insanları ve diğer organizmaları nasıl etkilediğinin hikayesinianlatıyor.***Tarihten çok önce insanlar vardı. Modern insanlara benzeyen hayvanlar ilk olarakyaklaşık 2,5 milyon yıl önce ortaya çıktı. Fakat sayısız nesil boyunca aynı çevreyipaylaştıkları çok sayıda organizmadan ayrışmadılar.İki milyon yıl önce D oğu A frika'ya bir gezi yapsaydınız, çok tanıdık insankarakterlerine tanık olabilirdiniz: çocuklarına sarılan endişeli anneler, çamurda oynayançocuklar, rahat bırakılmak isteyen yaşlılar ve toplumun kurallarına başkaldıran gençler,görmüş geçirmiş yöneticileri ve köyün güzelini etkilemek isteyen gösteriş meraklısımaçolar. Bu arkaik insanlar âşık oldu, oynadı, yakın arkadaşlıklar kurdu, güç ve statü içinmücadele e i. Fakat bunu şempanzeler, babunlar ve filler de yapıyordu. İnsanların hiçde özel bir durumu yoktu. Hiç kimsenin, elbe e insanların da, bir gün kendi soylarındangelenlerin ayda yürüyeceğine, atomu parçalayacağına, genetik kodu çözeceğine ve tarihkitapları yazacağına dair en ufak bir fikri yoktu. Tarih öncesi insanlarla ilgili bilinmesigereken en önemli şey, etraflarına goriller, ateşböcekleri veya denizanalarından dahafazla etki etmeyen sıradan hayvanlar olduklarıdır.Biyologlar organizmaları türler halinde sınıflandırır. Hayvanlar eğer birbirleriyleçiftleşip üretken yavrular yapabiliyorlarsa aynı türe ait kabul edilirler. Atların ve

eşeklerin yakın geçmişten ortak bir ataları vardır ve bu iki hayvan pek çok fiziksel özelliğipaylaşır. Buna karşılık birbirlerine pek az cinsel istek duyarlar. Eğer teşvik edilirseçiftleşirler de, fakat katır adı verilen yavruları kısır olur. D olayısıyla eşek D N A 'sındakimutasyonlar asla atlara (veya tam tersi atlardaki eşeklere) geçemez. Bu iki tip hayvan,sonuç olarak ayrı evrimsel yollarda ilerleyen iki ayrı tür olarak kabul edilir. Buna karşılık,çok farklı görünen bir buldok ve bir spaniel aynı türün üyeleridir ve aynı D N A havuzunupaylaşırlar. Memnuniyetle çiftleşebilir ve yavruları da başka köpeklerle çiftleşerek başkayavrular üretebilirler.O rtak bir atadan evrimleşen türler "cins" adı verilen bir başlıkta toplanır. A slanlar,kaplanlar, leoparlar ve jaguarlar Panthera cinsinin altındaki farklı türlerdir. Biyologlarorganizmaları iki parçadan oluşan Latince bir isimle adlandırırlar. Önce cins, sonra tür.Örneğin aslanlar Panthera leo olarak adlandırılırlar, Panthera cinsinin leo türü. Bu kitabıokuyan herkesin H omo sapiens olduğunu varsayabiliriz. Homo (insan) cinsinin sapiens(zeki) türü.Cinsler de kendi içinde ailelere ayrılırlar, örneğin kediler (aslanlar, çitalar, evkedileri), köpekler (kurtlar, tilkiler, çakallar) ve filler (filler, mamutlar, mastodonlar). Birailenin tüm üyelerinin soyları kurucu bir anneye veya babaya dayanır. Örneğin en küçükev kedisinden en vahşi aslana tüm kediler, yaklaşık 25 milyon yıl önce yaşamış ortak birkedi atasını paylaşır.H omo sapiens de bir aileye mensuptur. Bu sıradan bilgi tarihteki en sıkı korunansırlardan biriydi. H omo sapiens uzunca bir süre kendisini diğer hayvanlardan ayrı, ailesiz(kuzeni veya kardeşi, hepsinden de önemlisi ebeveyni olmayan) bir yetim olarak gördü,ama durum böyle değildi. S evelim ya da sevmeyelim, büyük maymunlar adı verilengürültücü ve büyük bir grubun üyesiyiz. Yaşayan en yakın akrabalarımız arasındaşempanzeler, goriller ve orangutanlar var, ve şempanzeler bunların en yakını. Yalnızca 6milyon yıl önce, tek bir dişi maymunun iki kızı oldu. Bunlardan biri tüm şempanzelerinatası olurken, diğeri de bizim büyükannemiz oldu.Dolaptaki İskeletlerH omo sapiens bundan daha da rahatsız edici bir sır saklıyordu. Pek çok diğer medenikuzenlerimizin yanı sıra, bir zamanlar birkaç erkek ve kız kardeşimiz de vardı. Tek insantürü olduğumuzu düşünüyorduk, çünkü son 10 bin yılda türümüz gerçekten dedünyadaki tek insan türüydü. Yine de aslında insan kelimesi gerçekte "Homo cinsinemensup bir hayvan" anlamına gelir ve eskiden bu cinste Homo sapiens dışında pek çok türmevcu ur. D aha da ötesi, kitabın son bölümünde de göreceğimiz gibi, çok da uzakolmayan bir gelecekte S apiens olmayan insanlarla da karşılaşabiliriz. Bu durumu açıklığakavuşturmak için sıklıkla "S apiens" terimini H omo sapiens türünün üyelerini belirtmekiçin kullanacağım, buna karşılık "insan" terimini Homo cinsinin tüm uzak üyelerinesaklayacağım.

İnsanlar ilk olarak 2,5 milyon yıl önce D oğu A frika'da, "Güney Maymunu" anlamınagelen Australopithecus adı verilen bir maymun cinsinden evrimleşti. Yaklaşık iki milyonyıl önce, bu arkaik erkek ve kadınların bazıları anayurtlarını terkederek Kuzey A frika,Avrupa ve A sya'nın çeşitli yerlerine göç e iler. Kuzey Avrupa'nın karlı ormanlarındahaya a kalmak, Endonezya'nın nemli cangıllarından daha farklı özelliklergerektirdiğinden, insan toplulukları farklı yönlerde evrildiler. Bunun sonucunda pek çokfarklı tür ortaya çıktı, bilim insanları da bunların her birine ayrı birer şatafatlı Latinceisim koydular.Avrupa ve Batı A sya'daki insanlar çoğunlukla "N eandertaller" olarak adlandırılanH omo neandertalensis'e evrildiler ("N eandertal Vadisi İnsanı"). N eandertallerS apienslerden daha güçlü, daha kaslıydı ve Buzul Çağının Batı Avrasyasınauyumluydular. A sya'nın daha doğu bölgeleri "D ik adam" anlamına gelen H omo erectustarafından mesken tutulmuştu. Bu tür, bu bölgede iki milyon yıla yakın bir süre haya akalarak şu ana kadarki en dirençli insan türü oldu. Bu rekorun bizim türümüz tarafındankırılması oldukça zor görünmektedir. H omo sapiens'in bin yıl sonra bile ortalarda olacağışüphelidir, bu yüzden iki milyon yıl bizim başarabileceğimiz bir şey değil kesinlikle.Endonezya'daki J ava adasında "S olo Vadisi İnsanı" anlamına gelen H omo soloensisyaşamaktaydı. Bu tür de tropik yaşama uyumluydu. D iğer bir Endonezya adası Flores'tearkaik insanlar bir cüceleşme süreci geçirdi. İnsanlar Flores'e ilk defa deniz seviyesiolağanüstü derecede düşükken geldiler; bu esnada adaya anakaradan kolaycaulaşılabiliyordu. D enizler yeniden yükseldiğinde, bazı insanlar kaynakları çok kıt olanadalarda mahsur kaldılar. D aha çok yiyeceğe ihtiyacı olan büyük insanlar ilk önceöldüler, daha küçük yapılılarsa çok daha iyi haya a kalabildiler ve Flores insanlarınesiller boyunca cüceye dönüştüler. Bilim insanları tarafından H omo floresiensis olarakbilinen bu kendine mahsus tür ancak bir metre boya ulaşabiliyor ve 25 kilogramdan dahaağır olmuyordu. Buna karşılık taştan aletler yapabiliyor ve ha a zaman zaman adadakifilleri bile avlayabiliyorlardı (adil olmak gerekirse, adadaki filler de cüce bir türdü).2010'da, bilim insanları S ibirya'daki D enisova mağarasını kazarken fosilleşmiş birparmak kemiği keşfe iklerinde, diğer bir kayıp kardeş de hiçlikten kurtarıldı. Genetikanaliz, parmağın daha önceden bilinmeyen bir insan türüne ait olduğunu kanıtladı ve butüre de H omo denisova adı verildi. Kim bilir daha kaç tane kayıp akrabamız diğermağaralarda, adalarda ve farklı iklimlerde keşfedilmeyi bekliyor.Bu insanlar Avrupa ve A sya'da evrim geçirirken. D oğu A frika'daki evrim de durmadı.İnsanlığın beşiği "Rudolf Gölü İnsanı" anlamına gelen H omo rudolfensis, "Çalışkan insan"H omo ergaster ve hiç de alçakgönüllü davranmayarak "Zeki İnsan" adını verdiğimiztürümüz Homo sapiens gibi pek çok türe ev sahipliği yapmaya devam etti.Bu türlerin bazı üyeleri dev gibiyken bazıları cüceydi. Bazıları korkutucu avcılarkenbazıları zararsız bitki toplayıcılardı. Bazıları tek bir adada yaşarken pek çoğu kıtaları aştı.Ama hepsi Homo cinsine mensuptu. Hepsi insandı.

Görsel 2: Tartışmalı rekonstrüksiyonlara göre kardeşlerimiz (soldan sağa): Homo rudolfensis (Doğu Afrika); Homoerectus (Doğu Asya); Homo neandertalensis (Avrupa ve Batı Asya). Hepsi insanlar.Bütün bu türleri ergaster'in erectus'a, erectus'un N eandertallere ve N eandertallerin bizeevrildiği düz bir soy çizgisi olarak düşünmek yaygın bir hatadır. Bu çizgisel model,dünyada belirli bir anda sadece tek bir insan türünün var olduğu ve tüm önceki türlerinbizim eski modellerimiz olduğu yönünde yanlış bir izlenim yaratmaktadır. Gerçekteyseyaklaşık 2 milyon yıl önceden 10 bin yıl öncesine kadar dünya aynı anda pek çok insantürüne ev sahipliği yapmıştır. A yrıca neden yapmasın ki? Bugün dünyada pek çok tilki,ayı ve domuz türü var. 100 bin yıl önceki dünya en az altı değişik insan türüne evsahipliği yapmaktaydı. Geçmişimizdeki çok türlü durumdan çok şu anki yalnızlığımızistisnai ve belki de tehdit edici. A z sonra göreceğimiz gibi, türümüz S apiens'inkardeşlerinin anılarını bastırmak için iyi sebepleri var.Düşünmenin BedeliPek çok farklılığa rağmen tüm insan türleri belirleyici pek çok özellik paylaşmaktadır. Enbaşta, insanların diğer hayvanlara kıyasla olağanüstü büyük beyinleri vardır. 60 kilogramağırlığındaki memelilerin ortalama beyin hacmi 200 santimetre küptür. En erken erkekve kadının, 2,5 milyon yıl önce beyinleri yaklaşık 600 santimetre küptü. ModernS apiens'in ortalama beyniyse 1.200-1.400 santimetre küptür, N eandertal beyni ise dahada büyüktü.Evrimin daha büyük beyinleri seçmesi bize oldukça basit gelebilir. Yüksekzekamızdan o kadar eminiz ki, beyin kapasitesinin daha fazlasının daha iyi olacağınıvarsayıyoruz. A ma eğer böyle olsaydı, kedi ailesi de hesap yapabilen kediler üretirdi.

Hayvan krallığında, neden Homo cinsi bu kadar büyük düşünme makineleri üretebilmiştek cins?A slında büyük bir beyin vücu a büyük bir yük demektir. Taşıması zordur, özelliklede büyük bir kafatasının içindeyken. Enerji sağlaması daha da zordur. H omo sapiens'tebeyin toplam vücut ağırlığının yalnızca yüzde 2 ila 3'ünü oluşturur, fakat dinlenmehalinde vücudun tüke iği enerjinin yüzde 25'ini harcarken, diğer maymunların beynidinlenme anında enerjinin sadece yüzde 8'ini kullanır. A rkaik insanlar geniş beyinlerininbedelini iki şekilde ödediler. Birincisi, gıda ararken daha çok zaman harcadılar. İkincisi,kasları köreldi. S avunmadan eğitime para aktaran bir yönetim gibi, insanlar bisepslerdennöronlara enerji aktardılar. Bunun savanda haya a kalmak için iyi bir strateji olduğuşüphelidir. Bir şempanze H omo sapiens'le yaptığı bir sözlü tartışmayı kazanamaz, fakatmaymun insanı bir oyuncak bebek gibi parçalayabilir.Bugün büyük beyinlerimiz çok işe yarıyor, çünkü hem şempanzelerden çok daha hızlıhareket etmemizi sağlıyor hem de güvenli bir mesafeden onlara ateş edebildiğimizarabalar ve silahlar üretebiliyoruz. A ma arabalar ve tüfekler nispeten yeni şeyler. İkimilyon yıldan uzun bir süre boyunca insanın sinir ağları giderek büyüdü, fakatçakmaktaşından birkaç bıçak ve sivri sopa dışında insanlar bununla pek az şeyyapabildiler. Peki, bu iki milyon yıl boyunca insan beyninin evrimini sürdüren şey neydi?Dürüst olmak gerekirse bu sorunun cevabını bilmiyoruz.İnsana mahsus diğer bir özellik de iki ayak üstünde dik yürümesidir. A yaktayken avhayvanlarına veya düşmanlara karşı savanı taramak daha kolaydır ve hareket etmek içingerekmeyen kollar, taş atmak veya işaret etmek gibi işler için kullanılabilir. Ellerimizdaha fazla şey yapabildikçe ellerin sahipleri de daha başarılı hâle geldiler, dolayısıylaevrimsel baskı avuçlarda ve parmaklarda daha yoğun bir sinir ağı ve kasların gelişmesinisağladı. Bugün insanlar bunun bir sonucu olarak elleriyle çok ince işleri yapabilir,özellikle de karmaşık aletler üretip bunları kullanabilirler. A let üretimine ilişkin ilkkanıtlar 2,5 milyon yıl öncesine ai ir ve alet üretimi ve kullanımı, arkeologların eskiinsanların varlığını tanımalarındaki temel ölçüleridir.Bununla birlikte, iki ayak üstünde yürümenin dezavantajları da vardır. İlkelatalarımızın iskeletleri, milyonlarca yıl boyunca dört ayağı üstünde yürüyen ve göreceküçük kafası olan bir canlıdan evrilmiştir. D ik bir pozisyona geçmek büyük bir zorluktu,özellikle de iskeletin çok geniş bir kafayı desteklemesi gerektiğinde. İnsanlık geniş görüşaçısının ve becerikli ellerinin bedelini sırt ağrıları ve boyun tutulmalarıyla ödedi.Kadınlar daha da fazlasını ödemek zorunda kaldı. D ik bir duruş daha dar kalçalardemekti ve bu da doğum kanalını daraltıyordu, üstelik aynı anda bebeklerin de beynigiderek büyüyordu. D oğumda ölüm, dişi insanlar için ciddi bir sorun haline geldi.Bebeklerinin kafası ve beyni daha küçük olduğundan, erken doğum yapan kadınlar dahaçok haya a kaldılar ve daha çok çocuk sahibi oldular; doğal seçilim bu şekilde erkendoğumlara hayatta kalma şansı verdi. Elbette böylelikle diğer hayvanlara kıyasla insanlar,pek çok hayati öneme sahip sistemleri henüz tam olarak gelişmemişken erken doğar hâle

geldiler. Bir tay doğumdan kısa süre sonra yürüyebilir, bir yavru kedi birkaç haftalıkkenannesi yiyecek arayışı sırasında onu yalnız bırakabilir. İnsan bebekleriyse yıllar boyuncayardım, bakım, koruma ve eğitim için büyüklere muhtaçtır.Bu durum insanlığın olağanüstü sosyal becerilerine ve kendine özgü toplumsalproblemlerine ciddi katkı yapmıştır. Yalnız yaşayan anneler, eteklerinde yardıma muhtaççocuklarıyla kendileri ve yavruları için gıda ararken çok zorluk yaşamıştır. Bir çocukbüyütmek, ailenin diğer üyelerinden ve komşulardan sürekli yardım almayı gerektirir, buyüzden bir insanı büyütmek için bütün kabileye ihtiyaç vardır. Evrim böylelikle, güçlüsosyal bağlar kurabilenleri desteklemiştir. Buna ek olarak, insanlar az gelişmiş olarakdoğduklarından diğer tüm hayvanlardan daha çok eğitilebilir ve daha çok sosyal ilişkikurabilirler. Pek çok memeli, anne karnından fırından çıkan toprak kap gibi çıkar, onlarıyeniden şekillendirmeye çalışmak onlara zarar verir. İnsanlar ise anne karnından birocaktan çıkan erimiş bir cam gibi çıkarlar ve şaşırtıcı oranda şekillendirilebilirler. Buyüzden bugün çocuklarımızı Müslüman veya Budist, kapitalist veya sosyalist, savaşçıveya barışçıl olarak eğitebiliyoruz.***Büyük bir beyin, alet kullanımı, üstün öğrenme becerisi ve karmaşık toplumsal yapılarınçok önemli avantajlar olduğunu varsayıyoruz. Bütün bunların insanı dünyadaki en güçlühayvan yaptığı çok açıktır. Öte yandan insanlar bu avantajlara zayıf ve sıradışı yaratıklarolarak kaldıkları iki milyon yıl boyunca da sahiptiler. Yani bir milyon yıl önce yaşayaninsanlar, büyük beyinlerine ve sivri taşlara rağmen avcı hayvanlardan korkarak, nadirenbüyük hayvanlar avlayarak yaşadılar ve haya a kalmaları bitki toplayarak, böcek yiyerek,küçük hayvanları avlayarak ve daha güçlü hayvanların bıraktığı leşleri yiyerek mümkünolabildi.İlk taş aletlerin en önemli kullanım alanlarından biri kemikleri kırarak kemik iliğinialmaktı. Bazı araştırmacılar bunun insanların ilk orijinal buluşu olduğunu düşünüyorlar.A ğaçkakanların ağaç gövdelerinden böcekleri almakta uzmanlaşmaları gibi, ilk insanlarda kemik iliği çıkarmakta ustalaşmışlardı. Peki, neden kemik iliği? Bir aslan sürüsününbir zürafaya saldırıp onu yediğini gözünüzün önüne getirin. O nlar işini bitirene kadarsabırla beklersiniz. A ma hâlâ sıranız gelmemiştir, çünkü önce sırtlanlar ve çakallar —kibunlara saldırmaya cesaret edemezsiniz— geriye kalanları yağmalarlar. A ncak onların daişi bi ikten sonra, sağı solu dikkatle kontrol ederek cesede yaklaşıp geriye kalmışyenebilir durumdaki parçalara ulaşabilirsiniz.Bu durum tarihimizi ve psikolojimizi anlamak için çok önemlidir. Homo cinsininbesin zincirindeki yeri çok yakın bir zamana kadar ortalardaydı. Milyonlarca yıl boyuncainsanlar küçük hayvanlar avladılar, ne buldularsa onu yediler ve aynı şekilde büyükavcılar tarafından avlandılar. A ncak 400 bin yıl önce çeşitli insan türleri büyük avhayvanlarını avlamaya başladı ve ancak yüz bin yıl önce H omo sapiens'in ortaya çıkışıyla,

insan besin zincirinde yukarı zıpladı.O rta sıralardan yukarıya doğru atılan bu büyük adımın çok önemli sonuçları oldu.Piramidin tepesindeki aslan ve köpekbalığı gibi diğer hayvanlar, bu pozisyona kademeliolarak milyonlarca yıl içinde yükselmişti. Bu da, ekosistemin çeşitli kontrol ve dengemekanizmaları üreterek, aslanların ve köpekbalıklarının ortalıkta terör estirmeleriniengelledi. A slanlar daha ölümcül oldukça ceylanlar da daha hızlı koşmaya, sırtlanlardaha iyi işbirliği yapmaya, gergedanlar daha saldırgan olmaya başladı. Buna karşın, insantepeye o kadar hızlı çıktı ki, ekosistemin gerekli ayarlamayı yapacak vakti olamadı, vebuna ek olarak insanlar da bu değişime ayak uyduramadı. Gezegendeki büyük avcılarınçoğu muhteşem yaratıklar; milyonlarca yıl süren hâkimiyetleri sayesinde kendilerineolağanüstü derecede güveniyorlar. S apiens ise adeta bir muz cumhuriyetinin diktatörügibi. D aha yakın zamana kadar savandaki orta hâlli yaratıklar olduğumuz için hâlâ korkuve endişelerle doluyuz, ve bu da bizi fazlasıyla zalim ve tehlikeli kılıyor. Ölümcülsavaşlardan çevre felaketlerine pek çok tarihsel kötülük, bu çok hızlı gerçekleşensıçramadan kaynaklanıyor.Bir Aşçı IrkıBu sıçramadaki önemli adımlardan biri de ateşin kontrolünün keşfedilmesiydi. Bazıinsan türleri 800 bin yıl önceden beri ateşi zaman zaman kullanıyordu; yine aşağı yukarı300 bin yıl önce H omo erectus, N eandertaller ve H omo sapiens'in ataları da ateşi günlükolarak kullanıyordu. İnsanlar nihayet güvenilir bir ışık ve ısı kaynağına ve aynı zamandaetraflarında gezinen aslanlara karşı ölümcül bir silaha kavuşmuşlardı. Kısa süre içindeinsanlar komşularına karşı da bu silahı bilerek kullanmış olabilirler. Ateş dikkatlikullanıldığında sık bitki örtülerini av hayvanlarıyla dolu harika bir çayıra çevirebilir.A yrıca ateş söndükten sonra, Taş devri girişimcileri hâlâ tüten kalıntılar arasında gezerektütsülenmiş hayvanları, kabuklu yemişleri ve kökleri toplayabiliyorlardı.A ma ateşin en önemli katkısı pişirmekti. İnsanların normalde sindiremedikleri —buğday, pirinç ve patates gibi— yiyecekler, pişirebilme becerisi sayesinde şu andabeslenmemizin temelini oluşturuyor. Ateş besinlerin kimyasını değiştirmekle kalmadı,onların biyolojisini de değiştirdi. Pişirmek gıdalarda bulunan parazit ve mikropları yoke iği gibi, insanların eskiden beri çok sevdikleri meyve, kabuklu yemiş, böcek ve leşlerpişirildiklerinde daha rahat çiğnenip sindirilebiliyordu. Şempanzeler günde beşsaatlerini çiğ besinleri çiğnemeye harcarken, insanların pişmiş besinleri yemeleri için birsaat yeterli oluyordu.Yemek pişirmenin icadı insanların daha çeşitli besinler yiyebilmesini, yeme işleminidaha kısa sürede yapabilmesini, ayrıca daha kısa bağırsak ve daha küçük dişlerle idareedebilmesini sağladı. Bazı araştırmacılar yemek pişirmenin icadıyla insanların sindirimsisteminin kısalması ve beyinlerinin büyümesi arasında doğrudan bir bağlantıbulunduğuna inanıyorlar. Uzun bağırsaklar ve büyük beyinler çok ciddi enerji

tüke iklerinden, ikisine birden aynı anda sahip olmak çok zordur. Yiyecekleri pişirme,bağırsakları kısaltıp enerji tüketimini azaltarak, N eandertallerin ve S apiens'in devasabeyinlerinin önünü açtı.[1]Ateş ayrıca insanlarla diğer hayvanlar arasındaki ilk büyük farkın oluşmasını sağladı.N eredeyse tüm hayvanların gücü vücutlarına bağlıdır: kaslarının gücü, dişlerinin boyutu,kanatlarının genişliği. Rüzgarlardan ve akıntılardan yararlanabilseler de bu doğal güçlerikontrol edemezler ve her zaman fiziksel tasarımlarıyla sınırlıdırlar. Örneğin kartallar,sıcak hava akımlarını anlayabilerek dev kanatlarını açar ve sıcak havanın kendileriniyukarı kaldırmasını sağlarlar. A ncak bu sıcak hava akımlarının yerini değiştiremezler veazami taşıma kapasiteleri kanat açıklıklarıyla doğrudan orantılıdır.İnsanlar ateşi kullanmayı öğrenince hem itaatkar hem de potansiyel olarak sınırsızbir güce kavuşmuş oldular. Kartalların aksine insanlar bir ateşi ne zaman ve neredeyakabileceklerine karar verebiliyor ve ateşi pek çok farklı amaç için kullanabiliyorlardı.En önemlisiyse ateşin gücü insanın yapısına, vücut biçimine ve gücüne bağlı değildi. Tekbir insan çakmaktaşıyla veya yanan bir çubukla, birkaç saat içinde koca bir ormanıyakabiliyordu. Ateşin kontrolü daha sonra olacakların habercisiydi.Kardeşlerimizin Koruyucuları150 bin yıl önce, insanlar ateşin faydalarına rağmen hâlâ güçsüz ve önemsiz yaratıklardı.A rtık aslanları korkutabiliyor, soğuk gecelerde kendilerini ısıtabiliyor ve karşılarınaçıkan ormanları yakabiliyorlardı. Yine de mevcut tüm türleri düşündüğümüzde,muhtemelen Endonezya takımadalarıyla İberya yarımadası arasında yaşayan bir milyoncivarında sayılarıyla, ekolojik radardaki küçük bir noktadan fazlası değillerdi.Kendi türümüz H omo sapiens o dönemde dünyada mevcu u, fakat A frika'nın birköşesinde kendi işiyle meşguldü. Homo sapiens olarak tanımlanabilecek hayvanların dahaönceki bir insan türünden ne zaman ve nerede ayrıldığı tam olarak bilinmiyor, fakatbilim insanları aşağı yukarı 150 bin yıl önce D oğu A frika'nın tıpkı bizim gibi görünenS apienslerle dolu olduğuna inanıyorlar. Bugün bile bir patolog herhangi bir farkbulamaz. Ateş sayesinde atalarından daha küçük çeneleri ve dişleri vardı, buna karşılıkbeyinleri bizimki gibi çok büyüktü.

Harita 1: Homo sapiens dünyayı fethediyorBilim insanları 70 bin yıl önce D oğu A frika kökenli S apienslerin A rap yarımadasınadoğru yayıldıklarını ve oradan da tüm Avrasya'ya dağıldıklarına inanıyorlar.H omo sapiens A rabistan'a vardığında Avrasya'nın çoğu diğer insanlar tarafındanmesken tutulmuştu. O insanlara ne oldu? Buna cevap olarak bir biriyle çelişen iki teorivar. İlk teori olan "I rk Karışımı Teorisi" çekim, seks ve karışıma dayalı bir hikaye anlatır.Buna göre, A frikalı göçmenler dünyaya yayıldıkça diğer insan topluluklarıyla karıştılar vebugünkü insanlar da bu karışımın sonunda ortaya çıktılar.Örneğin S apiens O rtadoğu ve Avrupa'ya ulaştığında N eandertallerle karşılaştı. Buinsanlar S apiens'ten daha kaslıydı, beyinleri daha büyüktü ve soğuk iklimlere daha iyiadapte olmuşlardı. Çeşitli aletleri vardı ve ateşi kullanabiliyorlardı. A yrıca iyi avcılardı veanlaşıldığı kadarıyla hasta ve yaşlılarına bakım yapıyorlardı (A rkeologlar, uzun yıllarciddi fiziksel engellerle yaşamış N eandertal kemikleri buldular, bu da akrabalarınınonlara baktığını gösteriyor). N eandertaller genellikle kaba saba ve aptal "mağarainsanları" olarak karikatürize edilirler, fakat yakın tarihli bulgular bu imajı değiştirmiştir.

Görsel 3: Bir Neandertal çocuğun tartışmalırekonstrüksiyonu. Genetik kanıtlar, en azından bazıNeandertallerin açık renkli saç ve tene sahip olmuşolabileceğini gösteriyor.I rk Karışımı Teorisi'ne göre, S apiens N eandertal topraklarına yayılınca, iki insannüfusu tamamen birleşene kadar birbirleriyle karıştılar. Eğer gerçek buysa, bugünküAvrasyalılar saf S apiens değil S apiens ve N eandertallerin karışımıdır. D oğu A sya'yaulaşan S apiens'te benzer şekilde oradaki yerli Erectus'la karışmıştır, dolayısıyla Çinlilerve Koreliler Sapiens'le Erectus'un karışımıdır.Buna karşılık "Yerine Geçme Teorisi" başka bir kurgu anlatır: uyumsuzluk, tepki veha a belki de soykırım. Bu teoriye göre S apiens ve diğer insanların farklı anatomilerivardı ve muhtemelen çiftleşme alışkanlıkları ha a vücut kokuları bile farklıydı,dolayısıyla birbirlerine cinsel ilgi duyma ihtimalleri düşüktü. Yanı sıra bir N eandertalRomeo ile S apiens J ülyet âşık olsalar bile üretken çocuklar yapamazlardı, çünkü iki türarasındaki genetik uçurum çok büyüktü. Bu yüzden iki tür birbirlerinden tamamenayrışmış olarak var oldular ve N eandertaller tamamen ölünce veya öldürülünce, genleride onlarla birlikte yok oldu. Bu görüşe göre S apiens diğer türlerle hiç karışmadan onlarınyerine geçti. Eğer gerçek bu şekildeyse günümüzdeki insanların tamamının soyu 70 binyıl önce Güney Afrika'ya kadar götürülebilir. Bu durumda hepimiz "saf Sapiensler"iz.Pek çok tartışmanın dayanağı bu konudur. Evrim açısından bakarsak 70 bin yıl görecekısa bir zaman dilimidir. Eğer Yerine Geçme Teorisi doğruysa, yaşayan tüm insanlaraşağı yukarı aynı genetiğe sahiptir ve aralarındaki ırksal farklılıklar önemsiz kabuledilebilir. A ma eğer Karışım Teorisi doğruysa A frikalılar, Avrupalılar ve A syalılararasında yüz binlerce yıl geriye giden genetik farklılıklar vardır. Bu çıkarım siyasi açıdançok riskli, çünkü saatli bomba gibi patlamaya hazır ırk teorilerine malzeme sağlıyor.Geçtiğimiz on yıllarda Yerine Geçme Teorisi bu alanda kabul edilen ana teoriydi,çünkü hem daha güçlü arkeolojik kanıtları vardı hem de siyaseten daha doğruydu (biliminsanları, modern insan toplulukları arasındaki ciddi genetik farklardan bahsederekPandora'nın Kutusu'nu açmak istemiyordu); fakat bu durum N eandertal genomharitasının dört yıllık bir çaba sonucunda açıklandığı 2010'da sona erdi. Genetikçilerfosillerden yeterli miktarda bozulmamış N eandertal D N A 'sı toplayarak bunu günümüz

insanının DNA'sıyla karşılaştırabilmişlerdi. Sonuçlar bilim dünyasını şaşkınlığa uğrattı.Modern O rtadoğu ve Avrupa insanı D N A 'sının yüzde 1 ila 4'ünün N eandertal D N A 'solduğu ortaya çıktı. Bu büyük bir oran değil, ama önemli. Birkaç ay sonra D enisova'dakifosilleşmiş parmaktan alınan D N A 'nın haritası çıkarıldığında ikinci şok geldi. S onuçlarmodern Melanezyalıların ve Avustralyalı A borjinlerin D N A 'sının yüzde 6'ya varanoranda Denisova DNA'sı kökenli olduğunu ortaya koydu.Eğer bu sonuçlar gerçekse —bu arada araştırmaların hâlâ sürdüğünü ve gelecekte bubulguların doğrulanacağını veya değişeceğini öngörmekte fayda var— Karışım Teorisitaraftarları en azından bazı konularda haklı çıkmıştır denebilir. Yine de bu bulgularagöre, Yerine Geçme Teorisi tamamen yanlış anlamına gelmez. Günümüzdeki insanıngenomunda sadece küçük bir miktar N eandertal ve D enisova D N A 'sı bulunduğundan,S apiens ve diğer türler arasında tam bir "karışım" bulunduğunu iddia edemeyiz. Her nekadar aralarındaki farklar üretken bir cinsel ilişki kurmalarına engel olacak kadar büyükdeğilse de, bu tür ilişkilerin nadiren gerçekleşmesini sağlayacak kadar da büyüktü.Peki bu durumda S apiens, N eandertal ve D enisovalıların biyolojik akrabalığını nasılaçıklamalıyız? A çıkça görülüyor ki bunlar atlar ve eşekler gibi tamamen farklı türlerdeğillerdi. Öte yandan Buldoklar ve S panieller gibi aynı türün farklı popülasyonları dadeğillerdi. Biyolojik gerçeklikler siyah ve beyaz değildir, çok önemli "gri alanlar" davardır. O rtak bir atadan türeyen her iki tür, örneğin atlar ve eşekler, bir ara aynı türün ikiayrı popülasyonuydular, tıpkı Buldoklar ve S panieller gibi. Her iki popülasyonbirbirinden oldukça farklı olduğu hâlde tarihin bir noktasında, nadiren de olsa cinselolarak üreyip üretken yavrularının olduğu bir zaman dilimi olmalıydı. S on bir genetikmutasyon, sonrasında iki cins arasındaki bu son bağı da kopardı ve evrimsel yollarınaayrı ayrı devam ettiler.Öyle anlaşılıyor ki 50 bin yıl kadar önce S apiens, N eandertaller ve D enisovalılar buson aşamada bulunuyordu. Tam olarak değil ama neredeyse apayrı türlerdi. S onrakibölümde göreceğimiz gibi S apiens daha o zaman bile N eandertallerden veD enisovalılardan sadece genetik kod ve fiziksel özellikler açısından değil, aynı zamandabilişsel ve sosyal becerileri bakımından da çok farklıydı, yine de nadiren de olsa birS apiens ve N eandertal üretken bir yavru ortaya çıkarabiliyordu. D olayısıyla nüfuslarkarışmadı ama bazı şanslı N eandertal genleri S apiens trenine son anda bindiler. BizS apienslerin bir sıralar belki başka türden bir hayvanla cinsel ilişkiye girip çocuk sahibiolduğunu düşünmek rahatsızlık verici —belki de heyeca

Homo sapiens de bir aileye mensuptur. Bu sıradan bilgi tarihteki en sıkı korunan sırlardan biriydi. Homo sapiens uzunca bir süre kendisini diğer hayvanlardan ayrı, ailesiz (kuzeni veya kardeşi, hepsinden de önemlisi ebeveyni olmayan) bir yetim olarak gördü, ama durum böyle değildi. Sevelim ya da sevmeyelim, büyük maymunlar adı .